"Lisinia Doğa Kurulduğu Günden Bu Yana Çalışmalarını Hiçbir Maddi Destek ve Hibe Almadan Sürdürmektedir"
Uzun yıllardır Burdur’un Yeşilova ilçesine bağlı Akçaköy’de yaşayan ailesi ile birlikte, doğa ile baş başa bir çocukluk geçiren Öztürk Sarıca’nın ve Lisinya’nın hikayesi ilk gördüğü andan itibaren çok etkilendiği “Ardıç” ağacıyla başlar.
Her yıl 11 milyon kişinin kansere yakalandığı dünyada, 7 milyon insan kanser nedeniyle ölürken, 25 milyon insan da kanserle yaşamını hala sürdürmektedir.Türkiye’de ise yılda yaklaşık 150 bin kişi kansere yakalanırken, artışın aynı hızda sürmesi durumunda, 2030 yılında kansere yakalanan kişi sayısının 500 bine ulaşacağı tahmin edilmektedir.
Tektonik bir göl olan Burdur Gölü eski çağlarda 200 metre derinliğinde geniş bir su kütlesiyken, günümüzde ortalama 8 metre derinliğinde olan bir su kütlesi haline gelmiştir. Yerkürenin ısınması, iklimsel değişiklikler sonucu buharlaşmanın çok, yağışın az olması ile birlikte su azalarak günümüze kadar gelmiştir.
Söğüt Dağı ile Suludere-Yayladağ kütleleri arasında kuzeydoğu-güneybatı doğrutusunda uzanan, oluk şeklindeki tektonik çüküntünün sularla dolması ile oluşan Burdur Gölü, dünyada nesli azalmakta olan Dikkuyruk Ördeklerinin dünya populasyonunun, yaklaşık yüzde 75’inin kışladığı ve sayıları 11.000’e ulaşan fauna varlığı ile uluslararası kriterlere sahip bir sulak alandır.
Lisinia Doğa “eğitim” kavramını toplumsal gelişim ve sürdürülebilir kalkınmanın temeli olarak görmektedir. Bu temelden yola çıkarak merkezde yapılan tüm uygulamalarda farklı nitelik ve yaş gruplarına hitap edecek eğitim çalışmalarına ağırlık verilmektedir. Bu eğitimlerin tümü uygulamalı olarak sürdürülmekte ve uzmanlar yardımıyla hazırlanan modüller gönüllüler tarafından 7’den 70’e tüm bireylerin katılımıyla uygulanmaktadır.
Lisinia Doğa oluşturduğu model ile örnek teşkil ederek öncelikle bölge ve ülke, sonrasında ise dünya genelinde gelecek nesillerin doğaya saygılı birer birey olarak yetiştirilmesi hedefiyle yola çıkmıştır. Bu hedefe ulaşmak için, günlük hayatlarında “dünya üzerinde bıraktıkları izleri umursayarak yaşayan insanlara” ihtiyaç vardır.
Ekolojik (Organik, Biyolojik) tarım yüksek girdi kullanımına dayalı endüstriyel tarımın insan sağlığı, ekonomi ve çevre açısından ortaya çıkardığı olumsuz sonuçların karşısında alternatif olarak ortaya çıkmış bir tarım sistemidir.
Ülkemiz dünyada yetişen birçok meyve ve sebze türünün gen merkezi veya gen merkezleri sınırları içinde bulunmakta olup, çok geniş bir genetik zenginliğe sahiptir. Florasında 163 familyaya bağlı 1225 cins ve 9000 tür bulunan ve bunlardan 3000 türü endemik nitelikte olan Türkiye’nin; 203 familyaya ilişkin 2500’ü endemik 1200 türe sahip Avrupa ile karşılaştırıldığında bitkisel gen kaynakları bakımından ne kadar zengin bir ülke olduğu kolaylıkla görülmektedir.
Ülkelerin sanayi devrimiyle birlikte başlayan ekonomik kalkınma yarışı, teknolojik gelişmeler, nüfus artışı, insanların daha konforlu yaşam arzusu gibi nedenlerden dolayı özellikle son 50 yılda enerji tüketimi hızla artmıştır. Günümüzde tüketilen enerjinin yaklaşık %90’nını kömür, petrol, doğalgaz gibi fosil kaynaklar ve nükleer enerji oluşturmaktadır.
“Lisinia Doğa kurulduğu günden bu yana çalışmalarını hiçbir maddi destek ve hibe almadan sürdürmektedir.”
Doğanın korunarak gelecek nesillere aktarılmasının sağlanması amacıyla üretilen projelerin tümü görsel uygulamalar içerir. Bu şekilde gönüllüleri içerisine alan tüm projeler 7’den 70’e tüm bireyleri kapsayacak niteliktedir. Şu an itibariyle Lisinia Doğa bünyesinde gerçekleştirilen 8 farklı alt proje bulunmaktadır. Merkezde yürütülen tüm projeler birbirini tamamlayıcı niteliktedir ve birbirinden bağımsız düşünülmeden, sürdürülebilirlik ilkesi göz önüne alınarak yürütülmektedir.
Lisinia Doğa’nın bugüne kadar gerçekleştirdiği ve halen devam etmekte olan projeleri: