Ülkemiz dünyada yetişen birçok meyve ve sebze türünün gen merkezi veya gen merkezleri sınırları içinde bulunmakta olup, çok geniş bir genetik zenginliğe sahiptir. Florasında 163 familyaya bağlı 1225 cins ve 9000 tür bulunan ve bunlardan 3000 türü endemik nitelikte olan Türkiye’nin; 203 familyaya ilişkin 2500’ü endemik 1200 türe sahip Avrupa ile karşılaştırıldığında bitkisel gen kaynakları bakımından ne kadar zengin bir ülke olduğu kolaylıkla görülmektedir (Özgen ve ark., 1995).

Gen merkezleri incelendiğinde, dünyadaki sekiz gen merkezinden ikisi (Yakın Doğu ve Akdeniz Havzası Gen merkezleri) Anadolu topraklarını da kapsamaktadır (Vavilov, 1951). Yapılan kazılar ve çalışmalara göre 4-5 bin yıl önce Anadolu’ da çoğu meyve türlerinin yetiştirildiği anlaşılmaktadır.

Doğal seleksiyonlar sonucu, bazı iyi özelliklere sahip yöresel çeşit ve tipler günümüze kadar ulaşmıştır. Ancak farklı nedenlerden dolayı çok zengin olan meyve-bağ genetik kaynağımız hızlı bir şekilde erozyona uğramaktadır. Bu durumun önemini kavrayan Avrupa ve Asya ülkeleri nesli azalan bitkileri muhafaza etmek için gen bankaları ve botanik bahçeleri kurmuşlardır. Ülkemizde ise genetik kaynakların toplanması, korunması ve değerlendirilmesi amacıyla, ülke çapında ilk olarak genetik kaynakların belirlenmesi üzerine 1978 yılında çalışmalara başlanılmıştır. (arastirma.tarim.gov.tr)

Nüfus artışı ve ekonomik baskı geleneksel tarım sistemlerindeki değişimi hızlandırırken, biyolojik çeşitlilik hızla azalmaktadır. Hayvan genetik kaynakları, biyolojik çeşitliliğin bir unsuru olup insanların gıda ve tarım alanında ihtiyaç duyduğu talebi karşılamaktadır. Özellikle çiftlik hayvanları genetik kaynaklarının yok olması doğrudan insan yaşamı ile ilişkilidir ve konunun ekolojik yönü yanında sosyo-ekonomik yönü de bulunmaktadır. Türkiye, dünyanın en önemli gen merkezlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Arkeolojik kanıtlar, koyun, sığır ve keçinin Anadolu’da veya çok yakınında evcilleştirilmiş olduğunu göstermektedir. Günümüzde bu türlere ait ırklara ve özelliklerine dayalı ayrıntılı bir sayım yapılamadığından ırkların bugünkü durumları hakkında kesin bir bilgiye ulaşılamamaktadır. Ancak, geçen yarım yüzyıl içerisinde ülkemizde çiftlik hayvanları genetik kaynaklarında ciddi kayıplar yaşandığı bilinmektedir. Yapılan ıslah çalışmaları ve yetiştirici tarafından yoğun ve bilinçsiz melezlemeler, geçtiğimiz yıllarda yoğun olarak yaşanan hayvan ithalleri ve sığırda yaygın suni tohumlama çalışmaları, diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de aynı sonucu doğurmuş; hayvan genetik kaynaklarındaki çeşitliliğin azalması veya kaybolması tehlikesini de beraberinde getirmiş, hatta bazı ırklarımız tanımlanıp, kayıt altına alınamadan yok olmuştur. Bu durum ıslah çalışmaları ile genetik kaynakların korunması arasında bir denge oluşturulmasının ne derece önemli olduğunu gözler önüne sermiştir. (TAGEM)

Merkezde yürütülen çalışmalarda çok önemli bir yer tutan yerli bitki ve hayvan ırklarının toplanması ve yetiştirilmesi çalışmalarına merkezin kurulduğu ilk günden itibaren devam edilmektedir. Bu kapsamda;

  • Merkezde yetiştirilen tüm ürünler yüzyıllardır bölgede yetiştirilen, yöreye ait tohumlardan üretilmektedir. Bu tohumlar Öztürk Sarıca tarafından yıllardır bölgenin tüm köylerinde yapılan veterinerlik çalışmaları sonucu köylülerden toplanmış ve merkezde özenle korunarak ekim-dikim çalışmaları gerçekleştirilmiştir.
  • Bölgedeki köylerden toplanan çok değerli tohumların önemi gezilen tüm köylerde anlatılmış ve yerli tohum kullanılması teşvik edilmiştir. 
  • Projenin devamında alan içerisine yapılacak merkez ile tohumların uygun koşullarda muhafazasına yönelik bir gen bankasının temelleri atılacaktır.
  • Bölgede yetiştirilmesi uygun bulunan ve korunması gereken keçi, koyun ve kara sığır yetiştiriciliği başlayacak ve yöredeki yerel ırkların korunması projesi uygulamalı bir biçimde yöre halkına anlatılmaya devam edecektir.